Zaman çok iyi bir oyuncudur. Tuzaklar kurar, komplolar düzenler, türlü oyunlarıyla sınar. Zamana karşı gelemeyiz. Sadece onun kollarına bırakırız kendimizi. Bir denizin suları çekildiğinde kalanlar, zamanın bıraktıklarına benzer. Bazen lekeler bırakır. Lekeler, geçmişten miras yaralarımızdır. […]
Erdal Kaplanseren
Balkanlar, Bizim Havalar
Bazı yabancı şehirlerde kendimi “yabancı” hissetmiyorum. Şarkılar, yemekler, insanlar, binalar ve daha pek çok günlük detayın çağrışımları sayesinde bir yakın akrabalık duygusuna kaptırıyorum kendimi. Bu hissi en yoğun haliyle Balkan şehirlerinde yaşadım. Atina’da taksiye bindiğimde […]
Her Şehrin Zamanı Farklı Akıyor
Bir şehrin ruh haline bürünmek, kalabalığına karışmak ve kaybolmak için yapmanız gereken en önemli şey, o şehrin zaman akış hızına uymak. O şehrin sakinleri nerede ne yapıyorsa aynı yolu izlemek. Aynı hızda adımlar atarak yürümek. […]
Renkler, Meyveler, Başka Renkler
Manav dükkanlarını herkes sever. Meyve sevsem de kendimi meyve tutkunu olarak tanımlayamam. Fakat manav dükkanlarını dolaşmak benim için bir resim veya heykel sergisini dolaşmak gibi. Işık çocuk gibi, en iyi meyve ve sebzelerin üzerinde oynar […]
Eşyanın Belleği
Bir hayatın, beraberliğin, ilişki ikliminin kirini, pasını, kokusunu, parfümünü, terini, karanlığını, parıltısını, eskiliğini, yorgunluğunu, anılarını, heyecanını, her şeyini eşyalar taşıyor. Kenara koyup topluca baksanız, gözünüz bir yerlerden ısırır her detayı. Unutmaya çalıştığınız, unutmak istemediğiniz, unutamadığınız […]
İçinden Bisiklet Geçen Şehir
Engebesi az, düz şehirlerin vazgeçilmezi bisiklet. Yakın kuşaktaki çoğu insan gibi benim için de önemli bir çocukluk ikonu. Doğal bir sempati barındırıyor nüvesinde. Elbette kolektif bilinçaltımızın bize bir hediyesi. Çoğu insan bisiklet sever. Üstelik üzerinde durup […]
Küçük kediler neden ölmez?
Romain Gary, bir romanında soruyor “küçük kediler neden ölmez” diye. Cevabı içinde gizli bu yazıda, büyümenin trajik yanına yapılan gönderme, satır aralarında okunabiliyor. Söylenen odur ki; tanrı, cenneti yaratırken küçük kediler için yer ayırmayı unutmuştur. […]
Duvarda kalan neyin gölgesi?
Taşınırken duvarlardan fotoğrafları, tabloları, takvimleri ve haritaları kaldırdığımızda bir iz kalır. Onulmaz bir gölge. Hiçbir boya silemez o izi. Tüm eşyaları çıkarıp boş eve son bir defa baktığımız o an, duvarların ortasında acısıyla tatlısıyla yaşananlar […]
Berlin Duvarı’nın Gölgesinde
En sevdiğim şehirleri sayarken mutlaka Berlin’in adını geçiriyorum. Çok defa gitmiş olmamdan sebep, kişisel tarihimde bir hayli anıyla yüklü bir şehir… Son gidişimde, içecek bir şey almak için girdiğim dükkanda bir tişört dikkatimi çekti. Berlin […]

Yeşil Çimende Söylenen Şarkı
1997’de üst komşum, arkadaşım, meslektaşım Uğur Uluocak sayesinde tanıdım Tom Waits’i. 6 CD’sini vermişti bana. Kaydedip geri götürdüğümde, “sende kalmasını istiyorum” demişti. Aradan 6 yıl geçti, Uğur’u Kazakistan’da bir tırmanışta kaybettik. Ben o sırada Rusya’daydım. […]
Bir Binanın Görkeminde Oturmak
Avrupa’da en küçük şehirlerin bile çoğunda tren garları müthiş görkemli binalara sahip. Gittiğim Avrupa şehirlerinde, merkez istasyonlarını görmek için mutlaka fırsat yaratıyorum. Dışarıdan bakarken sunduğu ihtişam, içeride çok farklı bir yüzünü gösteriyor. Belçika’nın en güzel […]
Şopen’in ruhundaki karmaşa
Sanki doğduğumdan beri biliyorum, hep kulağımdaydı. Şopen’in, iç dünyasındaki karmaşayı en iyi ifade ettiği bestesi, 1 numaralı baladı (G Minör Opus 23) Sadece belli bir ana ait karmaşadan söz etmiyorum; hayatının uzunca bir dönemine -veya […]
Çocuk Gözleri
Çocukların gözleri, en çok masumiyeti anlatıyor. Haylazlık peşinde koşarken de, istedikleri olmadığında mızıklanırken de en çok masumiyet okunuyor gözlerinden. Her dem mutluluk okunsa, bazen dalgınlık ve hüzün de olabilir elbet. Dehşet, acı ve korku olmasa; çocuk […]
Tramvay Bileti
Tramvayı olan şehirleri seviyorum. Lizbon, Prag, San Francisco, Hannover, Zagrep, Amsterdam ilk aklıma gelenler. Beyoğlu’ndaki nostaljik tramvay da, üzerine saçma sapan reklam tabelaları asılana kadar benim için öyleydi. Tarihi bir dokuyu, bir nostaljiyi yerle bir […]
Biliyor ama olsun, sen söyle yine de
İnsan en çok sevildiğini, özlendiğini, âşık olunduğunu duymaya ihtiyaç duyuyor galiba. Bir beklenti duygusu ziyaret edip duruyor, belli zamanlarda. Güzel sözler hep yerine getiricidir. Cemal Süreya’nın bir şiirinde dediği gibi, “aşklar da bakım istiyor” elbet. […]
Ufuk Çizgisi
Çizgiler genellikle böler, ayırır, parçalar, engeller, sınır koyar, çerçeveleyip hapseder. Araya bir çizgi koymanın vakti geldi dersiniz. O çizgi aşılamaz. Çizginin gerisinde durur adımlarınız. Bir ülkeye giriş yaparken pasaport kontrol noktasındaki kırmızı çizginin gerisinde beklemek […]
Eyfel’e Eteğinin Altından Bakmak
Bir çocuğun, bir kadının eteğinin altından gizlice bakması gibi, Eyfel’in hemen dibinde durup onu seyretmek. Her açıdan farklı bir görkem! Bir sokaktan dönüp tüm ihtişamıyla karşımda belirdiği o anı unutmam mümkün değil. Yaklaştıkça heyecanım artmış, […]
Babaanne evi: Bir rüyanın anatomisi
Amsterdam’da, kadim dostum Ufuk’un evindeyim. Evdeki lambalar kapalı. Dışarıdan gelen kısık akşamüstü ışığı, yarı örtülü perdelerin arasından sızarak içeri buyuruyor. Eski bir koltukta oturuyorum. Küçük sehpanın üstünde ne zaman oraya konduğunu bilmediğim bir fincan kahve […]
Karton bardak
Birkaç sene önce, bir arkadaşımla Starbucks’ta buluşmak üzere sözleşmiştik. Türlü aksilikler yüzünden yolda kaldım. Telefon hattını kapatmıştı, haber veremezdim, orada o saatte olmalıydım ama gidemiyordum. Uçağa yetişmek zorundaydı, beni daha fazla bekleyemedi. Mekana vardığımda, dışarıdaki […]
Sırt Zırh
Yatakta sırtını dönmek yüzlerce farklı şey anlatabilir. Bazıları davet edicidir, “gel sarıl bana!” der. Bazılarıysa duygusuz ve amaçsızdır. Bir de, kesin biçimde uzaklaşmayı ve kendine çekilmeyi ifade eden bir sırtını dönmeden söz edebiliriz. Böyle zamanlarda […]