Hayatta başarmak istediğimiz şeyleri ne sebeple yapmak istediğimizi, bunun gerekliliğini, eski bir kararın günlük hayatımızda hükmünün kalıp kalmadığını anlamak için boşluktaki yansımamıza bakmamız gerekiyor belki de. Çocukluk veya gençlik çağlarımızda bir şekilde kafamızda yer etmiş misyonların geçerliliğini yitirip yitirmediğinden emin miyiz? Üstelik tüm bunları yapmak için zamanımız giderek azalırken…

Sen; tam olarak ne yapmak istiyorsun? “Bir şey olmak” ve aslında edinmek istediğin kimliği cebine koyman için hayatın o fırsatları sana sunma ihtimali sürüyor mu? Olabilirliğinin ötesinde, bunu yapmak sana gerçekten ilk planladığın zamanlardaki mutluluğu verecek mi? Belki de hayalken güzeldi.

Diyelim yeterince zamanın var ve koşullar uygun. Bir başka insan olduğunda geride bırakacağın “sen”i özlemeyeceğini kim garanti edebilir? Yeni arkadaşlar, yeni aşklar, yeni mekanlar, yeni bir iş, yeni bir şehir! Geride bıraktıklarını sadece hüzünlü gecelerde değil, nefes aldığım her an özleyeceksin. Bu olabilir. Büyük ihtimalle kendini, sandığından daha az tanıyorsun.

İnan çok zor değil, bir hayali yıkıp kendine daha olası planlar yapmak. Kanepeye uzan, başını kenarlığa koy ve bakışlarını boşlukta bir noktaya kilitle. Orada bulacaksın kaç zamandır olmak istediğin “sen”i. Sana yabancı gelecekse o yansıman, son bir defa bak ona ve hayatına kaldığım yerden devam et. Mutluluk bir mecburiyet değil. İstediğin ve yaşadığın hayat sana mutluluk vaat etmiyor olabilir. Yaşadığın hayat belki de geçerliliğini yitirmiş hayallerden daha iyidir. Doğrul, banyoya git, yüzünü yıka, aynaya bak. Sen gerçeksin. Az önce boşlukta bıraktıkların, uzayın karanlığına gömüldü bile.