Tek sözü, tek davranışıyla bir insanı yargılamak, yaftalamak, onun hakkında genel bir intiba oluşturmak ne büyük hata. İnsanı tanımak öyle kolay bir şey mi?

Kıta gibi insanlar var. Yıllarca tanısanız farklı coğrafyalarını keşfedersiniz. Her bir sözünün, her bir davranışının arkasında dağlar, ovalar, göller bulursunuz. Sokaklarında ve caddelerinde kaybolmak için onun aleminde kısa bir tur atmanız yeter de artar bile. Dört mevsimden fazlasını yaşatır kalplerindeki evren.

Kimilerini anlamak ve gerçekten görmek için yaklaşmalısınız. Burnunun dibine kadar, gözlerinin ucuna kadar… Dokunma mesafesinde olmalısınız ki göresiniz, anlayasınız. Uzaktan bakmalarda göremeyeceğiniz saklı durur gizleri, sır gibi tutarlar içlerini.

Yıllarca görseniz de, konuşsanız da bir gün gelir anlarsınız aslında onun hakkında ne az şey bildiğinizi. Sonra tekrar tanımak, aynı yollardan tekrar yürümek (ama bu defa keşfederek ve etrafı seyrederek), bir kıtayı uçtan uca dolaşmak gerekir.

Bazı insanları anlamak ve gerçekten görmek için burunlarının dibine kadar sokulmalı, rahatsız olacakları kadar yaklaşmalısınız. Ancak o zaman gerçekten tanırsınız. Sonuç garanti değildir. Hayran da kalabilirsiniz, nefret de edebilirsiniz. İnsan, içindeki iyi ve kötü şeyleri aynı derinlikte saklıyor.