Hayatın pek çok acı gerçeğini deneyimlemeden bilemiyoruz. Dışarıdan bakanlar için bu yaşam deneyimleri küçük sıyrıklarla atlatılabilecek bir trafik kazası görünümünde olsa da, yaşayan için durum farklıdır. Bir arkadaşınızla kafede buluşursunuz, birer fincan kahve ve birer dilim kek sipariş edersiniz. Bir ortak arkadaştan söz açılır, nasıl iyi mi diye sorarsınız, “Bilmem, iyidir herhalde” sözü her şeyi anlatıyordur. İki insanın görüşmediğini, ayrı dünyalarda yaşadığını böyle soğuk kanlı bir cevapla aldığım zamanlar oldu.
Tüylerimi diken diken eder bu soğukluk. Soruyu sorarkenki sevimli, güleç yüzünüz bu cevapla gerilir, buruşur, kararır. Şaşkınlık dolu birkaç soru daha sorar ve kabullenmekte zorlandığınız gerçeğe alışmaya çalışırsınız. Özel hayattan insan silmek kolay bir şey değildir. Örnekteki kişi, özel hayatından insan silen rolünde. Bir de bunu yapan kişi olmak var. Veya daha kötüsü, silinen kişi olmak!
Sizin hayatınızdan sildiğiniz, özel bir insan oldu mu hiç? İlla ki sevgiliniz olmak zorunda değil. Sevdiğiniz, birlikte olmaktan mutlu olduğunuz, huzur bulduğunuz bir yakınınız diyelim en güzeli… Bilirsiniz, sonuçlarına katlanması “özel hayata insan yazmak”tan bin kat zordur. Türlü türlü duygular birbirine sokulur, kıvrılır, içinize öyle bir dolanır ki; söküp ataması imkansız görünür.
Özel hayatınızın müstesna bir yerinde duran özel kişiyle ilgili sıkıntı kara bulutlar gibi dönmektedir zaten başınızın üzerinde. Yağmur sıkıntısı gibi, yağsam mı yağmasam mı deyip durur. Sonraki yıllarda üzerine düşünüldüğünde son derece boş ve boşu boşuna gelebilecek sebepler söz konusudur, bunu ta o zaman bilirsiniz. Gülünüp geçilebilecek sebepler.
Hayatınızda nereye koyacağımızı şaşırdığımız insanları da ne yapacağımızı bilemeyip silebiliyoruz. O kadar yakınınızdadır ki, daha yakın olması her şeyi değiştirecektir. Ama daha uzak durmasını da kabul edemezsiniz. Bir arası yoktur bunun. Nadiren görüşen ama birbirinin hayatını enine boyuna bilen samimi arkadaşlardan da olamazsınız. Günler geçer, o yağmur sıkıntısı bir türlü geçmez. Aslında hayatınızda çok mühim bir yeri vardır. Pek çok şeyi ilk defa onunla yaşarsınız. Özel tarihinize sayfalar dolusu yazılmıştır. Alışkanlıklar çoğalır, fotoğraflar çoğalır, bakışmalar çoğalır, yapılacak işler çoğalır.
Artık onu hayatınızdan silmenin zamanı gelmiştir. Çünkü çok yakındır. Daha yakın olması mümkün değildir. Şimdi bunun için bazı sebepler aranmalıdır. Bulmakta gecikmezsiniz. Çok basit sebeplerle şaşırtıcı biçimde kavgaya düşersiniz. Sizi şaşırtan şey ise onun şaşırmamasıdır. “Neden böyle oldu, nasıl böyle davrandı” dememesidir. Hiç beklemediğiniz biçimde durumu hızlıca kabullenmiştir. Bu durum, içinizdeki kasveti daha da artırır. Aynı şeyleri onun da hissettiği düşüncesi ağır basmaya başlar. Onun da benzer biçimde fırsat kolluyor olduğu düşüncesi geçer aklınızdan altyazı gibi.
Aradan bir zaman geçer, ortak bir tanıdığınızla karşılaşmış sohbet ederken laf dönüp dolaşıp ona gelir. “Bilmem, iyidir herhalde” dersiniz. Bir araya geldiğinde bu kadar soğuk bir rüzgar estirmesi tahmin edilemeyen sözcükler dilinizden döküldüğünde o eski duygular birbirine geçer belleğinizde. O zamanlar sadece bir içgüdüden ibaret olan şeyin, aslında ne olduğunu yıllar sonra fark etmişsizdir. Onu hayatınızdan çıkarırken, telefon rehberinden numaralarını silerken, ondan gelen tüm mesajları çöpe atarken içinizde oluşan hüzünle karışık tuhaf huzuru ve dinginliği hatırlarsınız. Bazı yaşanmışlıkların kendini yıllar sonra nasıl da açık ettiğine acı içinde tanık olursunuz.
Bir insan, çok sevdiği birini neden hayatından siler? Çok sevdiğinden, daha çok sevmekten korktuğundan olabilir mi?
Sitenizi okumak için geldim ancak; siyah zemin üzerine beyaz kelimeler o kadar kontras olmuş ki; gözlerim çok kötü oldu okuyamadan üzülerek gidiyorum. Bu sadece yazıların, emeklerin ziyân olmaması için; durum raporudur. Asla karalama değildir, sakin yanlış anlaşılmasın. Hani gri zemin olamaz mıydı? Ne bileyim…Okuduktan sonra yayınlamaz silerseniz de olur..Saygılarımla.
aslında son soruya katılmıyorum..daha çok sevmekten korkmaz insan. Fatoş arkadaşımızında dediği gibi zaten onu sevebileceğiniz en üst sınıra kadar seviyorsunuzdur zaten.ama bazen ikinizin arasında yaşananları,kurulan cümleleri ve kalp kırıklıklarını affetmeye ve yaraları iyileştirmeye ona karşı duyduğunuz sevgi bile yetmez. zaten bir kere de silinmiyor özel kişiler,hele ki bu arkadaşınızsa,kardeşim kadar seviyorum dediğiniz insansa..silmek için bir çok şeyin üst üste birikmesi gerekir.nitekim birikirde..hatasız kul olmaz derler ya..işte yıllarca yapılan küçük çaplı hatalar bir okyanusun kıyıya kumları biriktirmesi gibi o hatalarda bir dağ oluşturur nihayetinde..ve sonra…artık kavgalar başlar ikinizin arasında,ardı gelmeyen kavgalar. ve artık bu kavgalarda o birikmişliğin verdiği sinirle ve sabrınızın artık tükenmişliğiyle ağır cümleler ve hakaretler başlar artık o kavgalarda.ardı arkası kesilmez.ve bu durumun tek çaresi kalmıştır artık;kangren olmuş bölgeyi kesip atmak,daha fazla zarara yol açmasın diye..Evet kesip atarsınız,tabiiki bu kesip atmanın sonucunda bütün ömrünüz boyunca bir yeriniz eksik kalır,hep te kalacaktır ama sizin için en uygunu ve en sağlıklısı budur. Hele ki o kişiyle arkadaşlığınız çocukluktan başladıysa…Bütün gelişiminiz,çocukluktan gençliğe adımlarınız,alışkanlıklarınız,gelecekte de sizinle olacak zevkleriniz,kurduğunuz ve sizin oluşturduğunuz ortak cümleleriniz ve bir çok şey artık ömrünüz boyunca sizin peşinizi bırakmayacaktır. çünkü ömrünüzün en güzel günlerinde yaşanılan anılarınız bile beraberdir hep…kurtuluşu yoktur bu beyindeki yer etmişliklerin. ama mecbursunuzdur ve alışmaya şimdiden başlamalısınız. Belki yalnız belki de yerini asla dolduramayacak yeni bir arkadaşla..Zaten nasıl doldurabilir ki kişinin hayatındaki bir insanın yerini,başka bir insan???
şimdi ben söylüyorum 2 gün önce bu olayı yaşayan biri olarak; Bilmem,iyidir heralde…!
bu resim kime ait. onu merak ettim
Sadece son soruya yanıt bulma çabasına bir eklenti; silmenin elzem olduğu durumlar karşınıza çıktığında, sevmek fiili ortadan kaybolmuştur. o silme raddesine geldiğiniz sevdiğiniz kişi, sevebileceğiniz en yüksek mertebede sevdiğinizdir çoğunlukla. İyiliklerini, kötülüklerini fark etmeden hesap ettiğiniz; fark etmediğiniz için son raddede hesabı taşmış olan insandır. O kadar sevmişsinizdir ki, silme prosesi başladığında geriye dönüp niye dememesini ihanet kabul edersiniz. Ki, sizin de silme fiilini durdurmama çabanız ilişkinize karşı ilk ihanetinizdir.
Dostunuz, kardeşiniz, sevgiliniz bu ilişkinin 2. kişisi her kimse silinmeyi hak etmez belki. Ama bu ihanet zinciri silmenin gerekliliğini ortaya koyar. Kurtarılmaya değer bir şey kalmamıştır çünkü. Silen ve silinen için en acı tarafsa, arada yaşanan ve çok değerli sanılan şeylerin artık hiçbir şey ifade etmemesidir. Tükenmiş, bitmiş; yeniler için de tekrarlanması muhtelemel bir kaza ihtimalidir geriye kalan. Ve belki iyi ki de olmuş temennisi. İyi ki de silinmiş hayatımdan, iyi ki de silinmişim hayatından. Bu noktada sevmek fiili ortadan kaybolmuştur, insan çok sevdiklerini acıtsa da, kırsa da, ihanet de etse silmez, silemez. Ta ki ilişki tükenene kadar. Daha çok sevmekten korkanlar zaten hiç sevmezler, sevemezler.