Öğrencilik yıllarımda Anadolu’dan gelen bir arkadaşım, parklarda gördüğü “lütfen çimlere basmayınız” uyarısına çok şaşırdığından bahsetmişti. Çünkü çimler uzaktan seyretmek için değil, üzerine basmak içindir Metropolde doğup büyümüş her insan gibi ben de bu şaşkınlığa şaşırıp, öğretilmiş yasakları sorgulamadan nasıl da kabullendiğimizi bir defa daha düşünmeye başlamıştım.

Beton ve camdan inşa edilen şehirlerde bir yudum çimen gören vatandaşın, otoban kenarı olsa bile mangalı kurduğunu görmüşsünüzdür. Bir hayli uzun bir konu. Sebeplerini ve çözümlerini düşünmek dahi istemiyorum. Planlaması akıllıca yapılmış şehirlerde insanların nefes alabildikleri alanların varolduğunu görmek imrendiriyor beni, derdim bu. Çevresini demir parmaklıklarla çevirdiğimiz yeşil alanlara “lütfen çimlere basmayınız” uyarılarını asarak şehirlerimizde yeşili yaşatmaya çalışıyoruz fakat nafile. Çimeni hapsederek değil, çoğaltarak koruyabiliriz.

Yaşanabilecek şehirler listemin üst sıralarında yer alan San Francisco, bir şehirde aradığım pekçok özelliğe sahip. Üstelik çimlere basmak da yasak değil.

Ekim 2011 – San Francisco/ABD