Size bildiğiniz bir şey söyleyeyim mi? İnsanların çoğu sahici aşka aç, sahici aşka susamış durumda. Çünkü o sahici aşkı henüz yaşamadıklarını biliyorlar. Yaşamadan nasıl bilebilirler öyle bir şeyin var olduğunu? Biliyorlar işte! Bu yüzden mutsuzlar, umutsuzlar, buruklar ve biraz kırıklar.
Romanlardan biliyorlar, şarkılardan biliyorlar, şiirlerden ve filmlerden. Böyle bir şey var, birileri bunu yaşamış ve yaşıyor. Öyleyse sizin neyiniz eksik? Sanatçı olmanız gerekmiyor değil mi bunu yaşamak için? Hayır gerekmiyor. Evdeki malzemelerle kolayca yapabileceğiniz bir yemek gibi. Ölçüler bardakla, kaşıkla.
Dürüst olmak gerekirse, yaşamak için değil ama anlatmak için sanırım bir nebze olsun sanatçı ruhuna sahip olmanız şart. Zira hiçbir aşk yaşandığı gibi yazılmıyor. Üstelik bahsettiğim o ağır, şiddetli, sahici aşkta figüranlar kullanamazsınız. John Osborne’un harika bir sözünü hatırlatmak istiyorum: “Aşk hakkında kendinizi aldatmaya çalışmanın bir faydası yok. Ellerinizi kirletmeden, kolay bir iş yapar gibi aşık olunmaz.”
Başta söylemiştim ya, size bildiğiniz bir şey söyleyeyim mi diye. Söyledim işte. Bildiğiniz bir şey. Kendinizden bildiğiniz bir şey.
1 comments
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.
Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Mutluluk Benim Şirinimdir” şiirini anımsadım.
“Mutluluğu hiç görmedim ama tanıyorum yokluğundan” diyordu..
Yine çok güzel bir yazı yazmışsınız.. Elinize sağlık..