Bu ülkeyi yönetenlerden, bu yönetimi seçen çoğunluktan elbette sanat konusunda bir duyarlılık, bir anlayış beklemiyorum. Papağan gibi sayıkladıkları “hukuk devleti”nin lafta olduğunu da görüyoruz her gün.

Onlar ister ve uygulanır. Emir vermelerine bile gerek yoktur. Tek bir kaş hareketleri, dudaklarından dökülecek birkaç kelime hemen harekete geçirir nasıl olsa sadık köpeklerini. Saldırırlar, ısırırlar, parçalarlar, yok ederler. Onlar güçlüler. Güç onların elinde.

Büyük bir vahşete tanık oluyoruz. Bağnazlıkta sınır tanımayan Taliban’ın, 2 bin yıllık dev Budha heykellerini bombalarla un ufak etmesinden farksız bir vahşet bu.

Bugün, iki masum çocuk katlediliyor. Çok güzel iki çocuğu gözlerimizin önünde katlediyorlar. Bu ülke, çocuklarının göz göre göre katledilmesine alışkın ne de olsa! Sesimizi yükseltmek dışında bize kalan şey, utanmak. Onların utanması yok. Biz onların yerine de utanalım.

 

Ülkemizin en büyük heykeltraşlardan Mehmet Aksoy, acı çekiyor. Çektiği derin acıyı, evlatları katledilirken söylediği şu sözlerden anlıyoruz:

“İkiz çocuğum, masum çocuklarım orada duruyorlar. Her türlü eziyet yapılarak, katlediliyor. Şu anda o iki çocuk, o masum iki çocuk katlediliyor. Bunun farkında değiller.

Bir Şahmeran hikayesine benzetiyorum bunu; padişah hastalanıyor ya hikayede, bizim de Başbakan hastalandı, çaresi yok. Veziri diyor ki ona; ‘sen Şahmeran’ın etini yersen iyi olursun’. Bunlar da şimdi Şahmeran’ı buldular; o benim heykelim oldu. Şu anda heykeli parça parça ettiler. Heykel yıkılınca iyi olacağını sanıyor, hastalığı geçecek sanıyor. Bundan medet umuyorlar, heykelin üzerinden siyasi rant sağlamaya çalışıyorlar. Buna cesaret edebilecek kadar pervasızlar, bu kadar sanata saygıları yok. Artık sonuna kadar izlemek istiyorum, bir güzel seyredeceğim önce, içim acıyarak. İkiz çocuğum, masum çocuklarım orada duruyorlar. Her türlü eziyet yapılarak, katlediliyor. Şu anda o iki çocuk, o masum iki çocuk katlediliyor. Bunun farkında değiller. İnsanlar ne kadar acımasız, ne kadar duyarsız”