Ülkemiz ne yazıktır ki mimari konusunda son 100 yılını yan gelip yatarak geçirmiş. Görülmeye değer eserlerin çoğu, Cumhuriyet öncesi dönemden kalma. İstanbul’da örnek gösterilebilecek bina sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor. Haydarpaşa Garı, bunlardan biri. Görkemli ve ruhu olan bir yapı. 1906’da inşa edildikten sonra iki yangın ve bir gemi kazası atlattı. Geçen seneki yangın, çatısını aldı götürdü. Hâlâ çok güzel, hâlâ vapurla yanından geçen insanları kendisine baktırıyor, fotoğraflarını çektiriyor. Fakat biliyoruz ki acı çekiyor. Her yangında biraz daha ruhundan eksiliyor. Haydarpaşa, baktı kara…
Eylül 2011 – İstanbul/Türkiye
Haydi, ben de bu yazıya ufak bir ek bilgi yapayım: Haydarpaşa’nın bir diğer mühim yanı, Cumhuriyet öncesi dönemden kalan yalı ve köşklerin yanı sıra, bugüne kadar “korunmuş”, kamuya açık az sayıda sivil mimari örneklerinden biri olması. Bunlardan bir diğeri ise, senin de çok sevdiğin, benim ise yıllarımı geçirdiğim Pera Palas.
Ne tesadüf ki, bu iki yapının bahtı sadece mimari açıdan değil, yaşanmışlıkları yönünden de ortak. Her ikisinin de bahtı kara.