Şiirlerin çoğu kadınlar için yazılmıştır, tıpkı şarkıların çoğunun onlar için yazılmış olması gibi… Bu şiir sohbetimizde bir kadına, barbara’ya yazılmış şiiri okuyacağız. Ünlü Fransız şair Jacques Prevert’in 1946’da yayımlanan “Paroles” adlı kitabında yer alan bir şiir… Çok defa anlatılmış olan bir “ilk görüşte aşk” hikayesi olduğunu söyleyebiliriz.
Zor ve naif bir karşılaşmanın şiiridir Barbara. Şanson üstadı Yves Montand, bu şiiri fevkalade güzel okuyor. Muhakkak ondan dinleyin derim. Şiiri okurken o sokakta olmayı çekiyor insanın canı, o yağmur yağarken, o sundurmanın altında olmayı…

barbara

hatırla barbara,
o gün hiç durmamacasına yağıyordu yağmur brest’e
ve sen

o yağmurun altında
gülümseyerek yürüyordun
ışıl ışıl, mutlu, sırılsıklam
hiç durmamacasına yağıyordu yağmur brest’e
ve ben seninle
siyam sokağında karşılaştım
gülümsüyordun
ben de gülümsüyordum
hatırla barbara,
benim tanımadığım sen
beni tanımayan sen
hatırla,
yine de o günü hatırla

unutma
bir sundurmanın altına bir adam sığınmıştı
sana adınla seslendi
barbara
ve sen
o yağmurun altında ona doğru koştun
sırılsıklam, mutlu, ışıl ışıl
ve kollarına atıldın
bunu da hatırla
ve sen diye hitap ettiğim için sakın bana kızma
ben tüm sevdiklerime sen derim
onları yalnızca bir kez görmüş olsam bile
ben tüm sevenlere sen derim
onları hiç tanımasam bile
hatırla barbara,
unutma

mutlu yüzündeki, o mutlu şehrin üstündeki
o sakin ve mutlu yağmuru
denizin, askeri tersanenin, ouessant gemisinin üzerindeki
o yağmuru
ooo barbara
savaş
ne büyük aptallık
sen şimdi ne oldun
bu;
demirden,
ateşten,
çelikten,
kandan
yağmurun altında
ya seni kollarında tutkuyla saran adam
öldü mü, kayıp mı, yaşıyor mu

ooo barbara
hiç durmamacasına yağıyor yağmur brest’e
ta o zamanki gibi
fakat hiçbir şey aynı değil, hepsi darma duman şimdi
bu, korkunç ve mahzun bir keder yağmuru
bu;
demirden,
çelikten,
kandan oluşmuş
aynı fırtına değil artık
şimdi sadece
brest’in üstündeki yağmur boyunca,
ölen köpekler gibi çatlayan bulutlar var
ve onlar
uzakta çürüyecekler,
artık hiçbir şeyi kalmayan brest’in uzağında,

çok uzağında…

barbara

rappelle-toi barbara
il pleuvait sans cesse sur brest ce jour-là
et tu marchais souriante
epanouie ravie ruisselante
sous la pluie
rappelle-toi barbara
il pleuvait sans cesse sur brest

et je t’ai croisée rue de siam
tu souriais
et moi je souriais de même
rappelle-toi barbara
toi que je ne connaissais pas
toi qui ne me connaissais pas
rappelle-toi
rappelle-toi quand même ce jour-là
n’oublie pas
un homme sous un porche s’abritait
et il a crie ton nom
barbara
et tu as couru vers lui sous la pluie
ruisselante ravie épanouie
et tu t’es jetée dans ses bras
rappelle-toi cela barbara

et ne m’en veux pas si je te tutoie
je dis tu a tous ceux que j’aime
même si je ne les ai vus qu’une seule fois
je dis tu a tous ceux qui s’aiment
même si je ne les connais pas
rappelle-toi barbara
n’oublie pas
cette pluie sage et heureuse
sur ton visage heureux
sur cette ville heureuse
cette pluie sur la mer
sur l’arsenal
sur le bateau d’ouessant
oh barbara
quelle connerie la guerre

qu’es-tu devenue maintenant
sous cette pluie de fer
de feu d’acier de sang
et celui qui te serrait dans ses bras
amoureusement
est-il mort disparu ou bien encore vivant
oh barbara
il pleut sans cesse sur brest
comme il pleuvait avant
mais ce n’est plus pareil et tout est abîmé
c’est une pluie de deuil terrible et désolée
ce n’est même plus l’orage

de fer d’acier de sang
tout simplement des nuages
qui crèvent comme des chiens
des chiens qui disparaissent
au fil de l’eau sur brest
et vont pourrir au loin
au loin très loin de brest
dont il ne reste rien.