Şiirler, şarkılar, filmler her geçen yıl biraz daha fazla incitir bizi. Hayat mutlulukları ne kadar çok tattırsa da, en çok acılarımızı taşırız koynumuzda.

Acılarını insan daha özenli saklıyor, tuhaf bir değeri oluyor bu acıların. Çok şey öğrettiğinden mi yoksa unutmaya kıyamadığımız kadar değerli hatıraları yüklendiğinden mi bilinmez; aldığımız yaraları, hiç iyileşmemesini ve izlerinin silinmemesini isteyecek kadar çok severiz.

Bazı acıları ise unutmak, hafızamızdan silmek isteriz. Hatırlattıkları tatlı bir sızlamadan çok uzak, her seferinde aynı yarayı yeniden kanatır. Unutmaya çalışırsınız, nadiren başarırsınız.

Yüzünü, sesini, yürüyüşünü, kokusunu, bakışlarını, ona dair her şeyi silebilirsiniz. Fakat birlikte söylediğiniz şarkıları unutamazsınız. Hiç uğraşmayın. Olmaz. Birlikte söylediğiniz şarkıları dinleyince o eski acılar, artık naftalinleyip nostalji çekmecenize kaldırdığınız hatıralar ayaklanır içinizde. Eski bir öpüşmeyi hatırlarsınız, dudaklarınız kanar. Gözleriniz dolmayacaktır belki; fakat insan en çok içinden ağlar.

Zaman acılara, yaralara iyi gelir. İyileştirdiğinden değil. Sadece alışırsınız. Artık tanıdıktır o acı. Size teniniz kadar yakın. Birlikte söylediğiniz şarkılar kadar yakın.