Berlin’de, Tegel Havaalanı’nın yolcu giriş kapısında, saatler sabahın körünü gösterirken, oracıkta dikilmiş günün ilk sigarasını içen bir adam -yani bendeniz-, fotoğrafta gördüğünüz manzarayı seyretmekle meşguldür. ”Bir insanın havaalanına bisikletle gelmesinin sebebi ne olabilir” sorusunu sorarken, gökyüzündeki ışık oyunun tadını çıkarır. Manzara muhteşem. Öyleyse bunu belgelemek gerekir. Bu kareyi çekmekle sadece bir görüntüyü değil, koskoca bir duyguyu da belgelemiş oldum. Fotoğrafa baktıkça hatırlıyorum: Berlin’e uzun yıllar önce ilk gidişimde başlayan bir hikayenin yeni sayfaları.
Sahi, bir insanın havaalanına bisikletle gelmesinin sebebi ne olabilir? Yolcu gidecek bir yakınını son anda verdiği kararla görmeye gelmiş biri olabilir mi? Kim bilir, belki o saatte bir vasıta bulamadı ve pedallara asıldı. Umarım -yetişmek istediği kişi her kimse- onu yakalamayı başarmıştır. Belki de bu sayede onu, Berlin’i terk etme fikrinden vazgeçirebilir. Bazen bir şehirden gitmek, cinayet gibi bir şeydir.
Ekim 2010 – Berlin/Almanya
sevdigimin elleri kanlı..
Çok güzel çekimleriniz
Turkcell blog ödülleri ile tanıdığım sitenizde, yorumlamış olduğum bu yazı bana Kış Güneşi yazımı yazdırdı. Kısa olsun istemiştim, sizin yazdığınız gibi ama…Ödülünüz için tebrik ediyorum.
Bir şehri terketmekle, İstanbulu terketmek arasinda ki farki şimdiler de çok iyi anliyorum. İstanbul sadece bir şehir değildi. Aileydi,dostlardi,sevdiğimdi,sevdiklerimdi.. Son defa baktiğim tarih çok eskiler de değil ancak çok eskilerdeymişcesine özlüyorum. Aslinda uzak düşen kişi, yine vuslat zamanını arar demiş Mevlana ne de güzel söylemiş..