Baba olduktan sonra çocukluk yıllarıma daha sık gider gelir oldum. Her ne kadar çook uzaklarda olsa da, çocukluğum benim için en yakın arkadaşlarımdan biri. İnsanın kendi çocukluğunu, çocuğu gibi sevmesi de lazım. Çınar’la vakit geçirirken, kendi çocuk halimi görüyorum bazen. Sanki ben de öyle yapardım. Galiba insan, çocukluğunu kendi çocuğunda bir defa daha yaşıyor. Sadece onunla çocuk olup oyunlara dalmak, komik danslar eşliğinde komik şarkılar söylemek değil; durup bir manzarayı birlikte seyrederken de aklımdan geçiyor bu düşünceler. Aynı tepeye, aynı denize, aynı gökyüzüne, aynı güneşe bakıyoruz fakat farklı şeyler görüyoruz. Üstelik işin kötü yanı, bu farklı bakmalarımızın sayısı o büyüdükçe ve ben yaşlandıkça artacak. Kaçınılmaz bir süreç bu.

İnsan kendi çocuğuyla baş başa vakit geçirirken adeta bir zaman tünelinde gibidir. Geçmiş, şimdi ve gelecek arasında mekik dokur. Belki az sonra sıkıldığını ve gitmek istediğini söyleyecek. Öyleyse yan yana o manzarayı seyretmenin tadını çıkarmalı.

Nisan 2011 – Girne/Kıbrıs