İzleyiciyi senaryonun içine dahil eden, filmin akışına izleyicinin karar vermesini mümkün kılan “interaktif sinema”nın yükselişine hazır olun. Dijital yayın platformu Netflix’in yeni yapımı Black Mirror: Bandersnatch, izleyicinin tercihine göre 5 farklı senaryo sunuyor. İnteraktif sinema bir devrim mi, yoksa üzerimizde yapılan bir sosyal deney mi? Buyrun sohbete…
Çoğumuz film izlerken karakterlerin bazı seçimlerine sinirlenerek tepki gösteririz. O karanlık bodrum katına el feneriyle inmeye başladığında biliriz ki el feneri bozulacak ve karanlıkta mutlaka başına bir şey gelecek. İnteraktif sinema bize o film karakterine istediğimizi yaptırmak gibi bir vaatle geliyor. Elbette yine önceden hazırlanmış belirli akışlar üzerinden, kumanda üzerinden vereceğimiz direktiflerle tercihlerde bulunarak bunu yapacağız.
Film ve dizileri televizyondan çok, bilgisayarda izleyenlerin sayısı giderek artıyor. İnternete bağlı akıllı televizyonların yaygınlaşması da izleyicinin istediği zaman istediği yapımı seyretme konforunu yaşamasını mümkün kılıyor. Hal böyle olunca şirketlerin yatırımları bu yönde ilerliyor. Netflix’in artık “kült” haline gelmiş olan dizi serisi Black Mirror’ın yeni sezonu (dizi değil film demek daha doğru olur) interaktif sinema konusunda iddialı bir giriş yaptı.
Black Mirror: Bandersnatch, 1984’te genç bir programcının, karanlık bir romanı bilgisayar oyununa uyarlarken gerçekliği sorgulamaya başlaması üzerine, düşüncelerimizin sınırlarını zorlayacak biçimde kurgulanmış birden çok sona sahip bir film. İzleyicinin bazen basit, bazen önemli bazı tercihlerde bulunmasıyla hikâye ilerliyor. Tüm senaryoların toplamı 5 saat sürüyor fakat tercihlere göre ilerlendiğinde genellikle 1,5 saatte bitiriliyor. Farklı sonlar için tercihlerinizi değiştirerek filmi defalarca izleyip farklı sonlar görebilirsiniz.
Netflix, şimdiye kadar çocuklar için hazırladığı dört animasyon filminde interaktif akışı kullandı. Bandersnatch ise yetişkinler için bu türün ilk örneği. Yapılan açıklamara göre, Netflix şimdiden pek çok interaktif filmin hazırlığını sürdürüyor.
Aslında yeni bir fikir değil
İnteraktif film deneyimi bir devrim gibi görünse de aslında fikir olarak 70’lere kadar dayanıyor. Ülkemizde de 90’larda bazı çocuk eserlerinde karşımıza çıkan “Kendi Maceranı Kendin Seç” kitaplarında, okuyucunun seçimine göre hikaye ilerliyordu.
Yaptığı tercihe göre okuyucu belirli bir sayfadan devam ediyordu ve hikayenin akışına o karar vermiş oluyordu. Bunun farkında olan interaktif çocuk kitabı serisinin yayıncısı Chooseco, kendilerin ait lisansın ihlal edildiğini öne sürdü ve geçtiğimiz hafta Netflix’e 25 milyon dolarlık bir dava açtı.
İkinci bir Matrix vakası mı?
Sinemanın tüm zamanlarında en büyük sıçramalarından birini şüphesiz Matrix serisi yapmıştı. Çekim ve senaryo tekniklerindeki yeniliklerle, Matrix serisi tüm dünyada sinemanın tekrar gözde bir aktivite olmasına vesile oldu.
Sinema salonlarının tekrar izleyicisine kavuşması, yeni salonların açılması, sonraki büyük yapımların geniş kitlelerce izlenmesine Matrix’in payı büyük. Netflix’in interaktif sinema yaklaşımı, Amerikan tabiriyle “game changer” olur mu şimdiden bilemeyiz. İzleyicinin ilgisi ve şirketlerin azmi bunu belirleyecek.
Mr. Nobody etkisi
Her verdiğimiz karar, hayatımızda çok büyük etkiler yaratabiliyor. Bazen önemsiz gibi görünen tercihler, tüm geleceğimizi belirliyor. Beyaz perdenin önemli yapımlarından biri olan Mr. Nobody, bu konuya modern ve isabetli bir örnek. O iş teklifine evet deseydiniz, o seyahate çıkmasaydınız, o restoranda yemek yemeye karar vermeseydiniz bugün hayatınız şimdikinden çok farklı olacaktı değil mi?
Mr. Nobody, aşağı yukarı bundan bahseden bir film. Elbette kendi hayatımızda geriye dönüp tercihlerimizi değiştiremiyoruz. İnteraktif filmler bize bunu simülasyon olarak sunabilir.
Kullanıcı davranışlarını izleyecekler
Film yapımcıları ve yayıncıları, izleyici görüşlerinin çok azını alabiliyor. Düşük sayıda bir kesimin yıldız şeklinde verdiği puanlar ve sosyal medyada paylaşılan görüşlerle yetinmek istemeyen şirketler için interaktif sinema bulunmaz bir nimet.
İzlerken yaptığınız tercihlerin hepsi önemli birer veriye dönüşüyor. “Big data” olarak adlandırılan teknoloji sayesinde şirketler, çok yüksek miktarda veriyi anlamlı sonuçlara dönüştürüyor. Yeni interaktif yapımların hazırlanmasında kullanılan bu değerli verinin, pazarlama amaçlı kullanılacağından da neredeyse eminiz.
Reklam harikası yaratabilir
Netflix’in izleyici davranışlarını, tercihlerini ve alışkanlıklarını milyarlarca farklı veri halinde toplaması, hiçbir yerden alınamayacak bir pazarlama verisi ortaya çıkaracaktır. Elde edilecek veri elbette yine Netflix yapımlarının içinde reklam biçimiyle karşımızda olacak.
Ana karakterin masadaki içecek veya yiyeceklerden hangisini almasına izleyici karar veriyorsa, bunun arkasında mutlaka pazarlama beklentisi aramalıyız. Muhtemelen sonraki interaktif yapımlarda daha fazla marka göreceğiz ve akışa göre Netflix bize belli markaları gönüllüce tercih etmemizi sağlayacak.
Netflix sosyal deney mi yapıyor?
Her yazının şanındandır, içine bir komplo teorisi ekmek. Üstelik konu teknolojiyle ilgiliyse işkillenmek kaçınılmaz. Netflix’in milyonlarca insandan toplayacağı tercih verileri, birleştiğinde ne gibidir güç yaratabilir? Ticari ve politik yansımaları olur mu?
Facebook’un davalara konu olan sosyal deneyleri ve Amerika’daki seçim döneminde karıştığı faaliyetleri düşününce şüphe duymamak elde değil. Film senaryolarının hazırlanmasında, belirli psikolojik tekniklerle insanların tercihlerine müdahale fikri fazla hayalci mi sizce? Daha fazla komplo teorisi okumak için internette biraz dolaşabilirsiniz.
Asıl devrim yapay zeka ile olur
90’larda son olarak popülarite kazanan kitap serisinde olduğu gibi, izleyici sınırlı müdahalesinin olduğu interaktif filmden sıkılacaktır diye düşünüyorum. Düşük seviyede bir irade sebebiyle insanların film akışından kopacağına inanıyorum. Senaryo üzerinde izleyicinin iradesini ne kadar artarsa, gerçek anlamda interaktif bir filmden söz edebiliriz.
Böyle bir şey için de toplamda 5 saat değil, 500 saatlik çekimlerin yapılması gerekir ki ticari olarak pek gerçekleştirilebilir değil. Bu noktada yapay zeka devreye girecektir. Gerçeğine çok yakın animasyonların yapay zeka ile oluşturulması, izleyicinin isterse kendi karakteri ve görünümüyle hikayede yer alabilmesi gibi imkanlar, sinemaya asıl büyük devrimi yaşatacaktır.