Bugün kürtajın cinayet olduğunu söyleyenler, düne kadar binlerce kadın cinayetine ve şiddete seyirci kalmakla yetindi. Bu ülkede kadınların yerdeki kanı henüz kurumadan, onların yaraları iyileşmeden ülkenin başbakanı sırf yapay gündem oluşturmak uğruna bir kez daha vatandaşını hedef alıyor. “Kürtaj cinayettir” sözünün arkasında bir takım yasakların hazırlıkları yatıyor besbelli. Nabzı yokluyorlar her zamanki gibi. Kürtajın doğruluğunu veya yanlışlığını savunmak bir yana dursun; benim dikkat çekmek istediğim şey “samimiyet”. Başbakanın bu sözleriyle samimi olduğuna inanmıyorum. Çocukları, kadınları, geleceğimizi düşündüğüne zerre kadar inancım yok. Ülkenin dört bir yanında çocuk ve kadınları öldürüyorlar, istismar ediyorlar, psikolojik ve fiziksel şiddet uyguluyorlar; devletin yaptığı tek şey oturup seyretmek. Seyretmek ve duyarlı görünmek için havalı laflar etmek.

Ülkenin kadınlarını ve çocuklarını düşünen bir başbakanın yapacağı ilk şey, onların sağlıklı bir yaşam sürmeleri için gerekli koşulları tesis etmektir. Vatandaşını her fırsatta “katil” ve “suçlu” gösteren bir hükümetten samimiyet beklemek fazla safça değil mi? Bu ülkeden umudumu her gün biraz daha yitiriyorum. Kendi geleceğimden yana kaygılarım yok inanın. Çocuğumun geleceğini, çocuklarımızın geleceğini düşünüyorum. Geleceğimizi kürtajla almaya çalışıyorlar. Farkındasınız değil mi?

John Berger, A’dan X’e adlı romanında Aida’nın cezaevindeki nişanlısı Xavier’e yazdığı mektuplar var. O mektuplardan birine şöyle başlıyor Aida:

“Mi Guapo,

Gecenin son karanlıkları. Daha uyumadım. Geleceği düşünüyordum. Herhangi bir yerdeki geleceği değil. İkimizin geleceğini değil. Burada kürtajla almaya çalıştıkları gelecekten bahsediyorum. Başaramayacaklar. Korktukları gelecek gelecek. Ve içinde bizden kalan, karanlıkta koruduğumuz güven olacak.”