Bilgisayarlar insanlardan daha zeki olacak mı? Bu merak bilgisayar tarihi kadar eski sayılır. Uzun bir süre bunu ölçmek için satranç bir araç oldu. Fakat artık çok daha karmaşık ve zorlu kriterlerden söz edebiliyoruz.
Dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov, 1997’de süper bilgisayar Deep Blue ile altı oyunluk bir rövanş karşılaşması yaptı. Kasparov, önceki sene Deep Blue’yu iki raundu beraber geçen maçta 3’e 1 yenerek alt etmişti. Sıkı geçen rövanşta ise, Kasparov ilk oyunu kazanmasına rağmen zorlanmaya başladı. Üç oyunu berabere geçen maç sonunda ise 2-1 ile zafere ulaşan Deep Blue oldu.
IBM’in bilgisayarı Watson, 2011 yılında Ken Jennings ve Brad Rutter ile “Jeopardy!” TV programında karşılaştı. 2,800’den fazla işlemci çekirdeğiyle ve kütüphanelerce bilgiyle desteklenen bilgisayar, bu bilgi yarışmasında iki insan rakibini de yenmeyi başardı. Watson gösterdi ki, yeterli ölçüde işlem gücü ve programlamayla, bir bilgisayar doğal dilleri yorumlamayı öğrenebilir ve uygun cevabı verebilirdi. Bu, yapay zeka alanında çok önemli bir gelişmeydi. Bugün IBM, Watson’ın problem çözme gücünü tıp ve daha pek çok alanda kullanmak için çalışıyor.
Bilgisayarlar ve insan beyni
Tabi işlem hızı doğrudan zeka anlamına gelmiyor. Her ne kadar Sequoia gibi bir süper bilgisayar, problemleri insanlardan daha hızlı bir şekilde analiz edebiliyor ve çözümleyebiliyorsa da, insanlar gibi bağdaşamıyor ve öğrenemiyor. Beyinlerimiz, yeni ve benzersiz durumları anlamada bilgisayarlardan çok ötededir. İnsanlar olarak geçmişten ders çıkarabilir ve önümüzdeki benzer durumları kolayca kavrayabiliriz. İlerlemek için en iyi yolu bulana kadar farklı yaklaşımlar deneyimleriz. Bilgisayarlar bunları yapamaz; bir bilgisayara ne yapması gerektiğini söylemeniz gerekir.
Ayrıca insanların örüntüleri ve desenleri fark etme yeteneği de çok gelişmiştir. Makinelerin örüntüleri çözümlemesi için önemli adımlar atılmış olsa da, henüz yüzeysellikten öteye çok gidilememiştir. Örneğin, bazı dijital kameralar belli yüzleri tanıyabiliyor ve siz fotoğraf çektikçe bu insanların yüzlerini kendiliğinden etiketleyebiliyor. Gene de bilgisayarlar, biz insanlar gibi karmaşık örüntüleri çözemiyor ve bunlara adapte olamıyor.
Düşünce bilimi
Bilgisayar bilimcileri, insanlar gibi düşünen bir makine yapabilir mi? Kulağa hoş geliyor ama son derece zor. İnsan beyni çok karmaşıktır ve nasıl çalıştığı konusunda hala bilmediğimiz pek çok şey bulunuyor. Bunu anlamadan önce, beynimizin anlamlı bir taklidini yaratmak imkansızdır.
Bilgisayarların insanlardan daha zeki olabilmesi için gerekli olan özelliklerden biri, gözlemlerden sonuç çıkarma yeteneğidir. 2009’da yayımlanan bir araştırmada, Cornell Üniversitesi’ndeki bilgisayar mühendisleri, bunu kısıtlı ölçüde yapabilen bir program geliştirdiler.
Program sayesinde bilgisayar, bir sarkacın hareketlerini gözlemleyebilen ve analiz edebilen bir takım temel araçlara sahip oldu. Bu araçları kullanarak sarkacın hareketlerinden yola çıkan bilgisayar, temel fizik kurallarını öğrenebildi. Bilgisayar, insanların binlerce yılda kavrayabildiği bu basit kuralları sadece bir günde anladı.
Cornell projesi, bilgisayar mühendisliğinde önemli bir gelişme olsa da, bilgisayarların genel gözlemlerden sonuçlar üretebilmesi için daha yıllarca beklememiz gerekiyor. Cornell yazılımı, sonuç üretebilmek için gerekli araçları bilgisayara vermişti ama bilgisayarın bu araçları kendi başına üretebilmesi veya iyileştirebilmesi mümkün değildi.
Ben, makine
Bilgisayarlar, görev tamamlamak için insanlardan komut almaya devam ettikçe insanlardan daha zeki olduklarını söyleyemeyiz. IBM’in Watson bilgisayarı bile sadece komutlara tepki verebiliyor; ‘doğal’ biçimde bilgiye ulaşamıyor ya da insanlar gibi düşünemiyor. Bilgisayarlar, temel programlarının dışına çıkarak bağdaşabilir ve görev yürütebilir duruma gelirse, onlara gerçekten o zaman zeki diyebiliriz. O zamana kadar bilgisayarlar karmaşık hesap makineleri olmaktan çok öteye gidemeyecekler.
Fakat bu problemin çözümü üzerinde çalışan yüzlerce bilgisayar bilimcisi bulunuyor. Bazıları, insan düşüncesini taklit edebilmek üzere tasarlanmış bilgisayarlar üzerinde çalışıyor. Nasıl düşündüğümüzü biz bile henüz tam olarak bilmediğimiz için, bu zor bir yaklaşım. Diğer bilgisayar bilimcileri ise beyni model almayan sistem tasarımları üzerinde yoğunlaşıyor. Dr. Ray Kurzweil gibi fütüristler, öz farkındalık sahibi bilgisayarların önünde sonunda ortaya çıkacağını savunuyorlar. Eğer o aşamaya gelirsek, özyinelemeli kişisel gelişim yeteneğine sahip bilgisayarlar görebiliriz. Böylece, bilgisayarlar kendi kapasitelerini analiz edebilirler ve performanslarını artırmak için geliştirmeler uygulayabilirler.
Fakat bilinç sahibi bilgisayarlar geliştirebilmek için daha çok yol almamız gerekiyor. Biyoloji ve bilgisayar bilimi alanında giderek daha çok şey öğrensek de, büyük bir engelle karşılaşarak bilinçli makineler üretmemiz sadece hayallerde kalabilir. Ya da alternatif bir şekilde insan ve makine zekasının birleştiği bir duruma gelebilir ve sorunu daha da karmaşık hale götürebiliriz.