Kenara düştüğüm notların arasında “aşk”a dair pek çok tanım var. Bunlardan bazılarını seçtim. Çalışmalarımda yer vereceğim bu tanımların burada yayımlama sebeplerimden biri, olası intihallere karşı, siz okuyucularımı şahit gösterebilmek. Pek çok yazımın değişik eserlerde kullanıldığını gördükten sonra bu konuda daha titiz davranmaya karar verdim. Bu tanımlardan bazılarını sevecek, bazılarını uydurma bulacaksınız belki de. Bir okuyucumun “siz aşk hakkında çok şey biliyorsunuz sanırım” mesajı üzerine, “hayır, çok iyi bilseydim bu kadar uğraşmazdım tanımlamak için” yanıtını göndermiştim. Şu ana kadar yazdıklarımdan bazılarını ben de çok sevdim. En hoşuma giden aşk tanımım ise ilk maddede yer alıyor.

  • aşk, iki insanın birbirine sahip olması değil, birbirine ait olmasıdır.
  • aşk insanın ne istediğini bilememesidir. krzysztof kieslowski”aşk üzerine küçük bir film” (krotki film o milosci-dekalog szèsc) adlı başdöndürücü eserini izleyenler hemen hatırlayacaktır. genç adam kadın’a aşkını ilan ettiğinde kadın ne istediğini soruyordu; diyordu ki, “öpmek mi istiyorsun? dokunmak mı? yoksa sevişmek mi?” hayır diyordu tomek.
    – ne istiyorsun öyleyse?
    – hiçbir şey.
    aşk, simyası gereği çok şey hissedip az şey bilmektir belki de. en çok aşık olanlar bile, “ne istiyorsun”a verecek bir cevap bulamazlar çoğu zaman. belki de, tomek’in tam giderken bir anda dönüp “seninle pastanede dondurma yemek” demesi kadar bilebiliriz.
  • aşk duvar yazısıdır. sokağa çıkmanın en yasak olduğu gecede… ister devrim yazsın, ister aşık olunanın adı. fark etmez. aşk yine de duvar yazısıdır. alın yazısı değil.
  • bir masaldır çoğu zaman. bir varmış, bir yokmuş.bir bakarız varmış, bir bakarız yokmuş. varmış, yokmuş, varmış, yokmuş.
  • başlarken bir kalabalığın içinden çıkıp gelir, bitişinde aynı kalabalığın arasına karışıp küçülerek kaybolur.
  • öncesinde de, sonrasında da yabancıdır. yabancı olan şeyleri severiz. ve yaşlanan insanlar için eski bir aşk gibisi yoktur.
  • aşk sadece bir söz söylemek için yıllarca beklemektir. aşkla ilgisi olmayan bir söz hem de! yıllar sonra ona, sizde unuttuğu bir şeyi verirken, yıllardır nasıl da severek sakladığınızı söylemenizdir biraz da aşk. galiba o aşk, sizde yıllar önce unuttuğu bir toka, bir hırka, bir çakmak, bir kitap veya bir fotoğraftan ibarettir. o gün gelir. yıllar geçmiştir. yıllarca içinizde beklettiğiniz sözü söyler, emanetinizi verirsiniz. vakti dolup da sizden uzaklaştığında artık yalnızsınızdır. ne söylenecek bir sözünüz kalmıştır, ne de saklanacak bir eşya. aşk bitmiştir. eve gidince çekmeceleri aramanız boşunadır. yerini bir başka aşka terk etmemiştir.
  • milyonlarca kilometre uzaktan göz kırpan bir yıldızdır aşk. bazı aşklar, çok uzağında olduğumuzda bize göz kırpar. yorgun yıldızlar gibi. kendi içine çökmek üzere olan yıldızlar gibi… onların son çırpınışlarıdır bu göz kırpmalar. bizim yıldızımız göz kırpar uzaktan. gelsene der, seninim der, al beni der. gidemeyiz, alamayız, kalamayız, sarılamayız. ömrümüz buna yetmez.
  • iki kişinin sırtını birbirine dönmeden, gözlerinin ta içine bakarak yaptıkları bir düellodur. vuran kaybeder.
  • bir insanın gölgesinde yaşamaktır. o kadar yakın, o kadar uzak.
  • sürüden, sürünmek pahasına ayrılmaktır.
  • matematik değildir: 1+1=1
  • bir söz “söyleyememe” sanatıdır.
  • bir defa karşılaşmak ve hep karşılaşmayı istemektir. yıllarca karşılaşmayı istemek.
  • bir çağrışım sanatıdır.
  • ilk sayısından sonra kapatılan bir dergidir aşk.
  • insanın içinde kapladığı yer o kadar büyüktür ki, bittiğinde boşluğunu ancak ölüm kadar büyük bir şeyin dolduracağı düşünülür.
  • saatsizdir, takvimsizdir, zamansızdır. ya erken gelir, ya da geç. hiç doğru zamanı tutturamaz. hiç…
  • bir evden taşınırken duvarlardan fotoğraflar, takvimler, yüzler, haritalar kaldırız ya; hani bir iz kalır orada. çerçevelerin altından çıkan gölgeli izde, o duvarların şahit olduğu aşklar gizlenmiştir. evden taşınırken hep unutulurlar orada. bilerek ve görerek.
  • iki yalnızlıktan oluşur. bittiğinde iki yalnızlığa bölünür.
  • dönüş bileti olmayan bir tren yolculuğudur.
  • gittikten günler, aylar sonra yüzünün izini aynada aramaktır.
  • öyle bir şeydir ki, küçücük bir evde kaybolabilir insan. her oda bir ülke, her duvar sıradağlar gibi ve her kapıda pasaport sorulur, geçit vermez.
  • bekleyebilmektir. bir defa görmek, birer fincan kahve içebilmek için yıllarca bekleyebilmek demektir.
    bir ömür bekleyebilmektir bir fincan kahve içmek için.
  • ölüme düşünmeden atlayacak kadar cesaret verirken, küçücük bir çift söz söyleyecek cesaretten yoksun bırakır insanı.
  • ilkokul öğrencileri hani paydos zili çaldığında gocuklarını giyinmeyip kapüşon kısmını başlarına geçirerek sırt çantalarının üzerine salıp gürültülü biçimde evlere dağılırlar ya, onun gibi bir şeydir. çocukça bir şeydir.
  • aşk, yüksek tirajlı bir yalnızlıktır.
  • insanın içinde hüznün takunyalarla, mutluluğun tüyden terliklerle dolaşmasıdır.
  • iki tenin birbirine karışmasıdır aşk.
  • insanın içindeki sesinin şarkı söylemesidir.
  • rastlantı tanrısı’nın insanın yüzüne gülmesidir aşk.
  • bir çemberin içerisinde düello yapmaktır aşk. silahlar seçilmiştir. sırtlarını bir bine dönerek yürür, yürür, yürürler. ve yüzlerini dönüp ateş etme zamanı geldiğinde, karşı karşıya bulurlar birbirlerini. daireselliğin içerisinde bir düello, gözgöze gelmeyle sonuçlanmıştır. aşk, biraz da hangi yöne giderse gitsin, iki insanın mutlaka birbirine denk gelmesidir. bazen bir çemberin içi, bazen de bir imgede düzlem.
  • bir insanın gözlerini teslim almaktır.
  • tıpkı şiir gibi, “çevirisi” ve “doğrusu” olmayan bir yaşam detayıdır.
  • insanın bir dostuna göstermek isteyeceği tek yarasıdır aşk.
  • aşk insanın canının, canının çektiği gibi yanmasıdır.
  • aşk insanın canının yanması ama “acımadı kiii acımadı kiii” diye haykırıp gülmesidir…
  • insanı cennetin kapısından bile çevirebilecek yegâne duygu.
  • bir başkasının mutluluğundan mutsuzluklar üretme sanatıdır.
  • cumhuriyetin ilk günleri gibi gülebilmektir.
  • aynı şemsiyenin altında ıslanmaktır

(farklı zamanlarda aldığım notlardan bir derleme. aşk tanımı olarak bunlar gibi yüzlercesi var, ilk gözüme çarpanları ekledim.)